Peyzaj planlama, doğal ve yapılı çevrelerin düzenlenmesi ve yönetilmesi sürecidir. Geleneksel olarak bu süreç, genellikle uzmanların ve resmi makamların kontrolünde yürütülürken, son yıllarda kolaboratif yaklaşımlar ön plana çıkmıştır. Kolaboratif peyzaj planlama, farklı paydaşların bilgi, deneyim ve bakış açılarını bir araya getirerek daha bütüncül ve sürdürülebilir çözümler üretmeyi hedefler (Açıkgöz, 2018). Bu yaklaşım, katılımcı süreçlerin peyzaj planlamasına olan katkılarını incelemeyi amaçlamaktadır.
Kolaboratif Peyzaj Planlamanın Tanımı ve Temel İlkeleri:
Kolaboratif peyzaj planlama, farklı paydaşların aktif katılımını içeren ve bu paydaşların bilgi, deneyim ve bakış açılarını bir araya getirerek bir bölgenin peyzajını planlama sürecidir. Bu süreçte yer alan paydaşlar genellikle kamu kurumları, yerel topluluklar, özel sektör temsilcileri, akademisyenler ve sivil toplum kuruluşlarıdır. Kolaboratif planlamanın temel ilkeleri, katılımcılık, şeffaflık, eşitlik ve sürdürülebilirlik olarak özetlenebilir. Bu ilkeler, süreçteki tüm paydaşların etkin bir şekilde sürece dahil edilmesini ve karar alma mekanizmalarına katkıda bulunmalarını sağlar (Healey, 2006).
- Katılımcılık: Kolaboratif peyzaj planlamanın en belirgin özelliği, sürece katılan paydaşların aktif bir şekilde planlama süreçlerine dahil edilmesidir. Bu katılım, yalnızca bilgilendirme düzeyinde kalmamalı, paydaşların karar alma süreçlerinde etkin rol oynayabileceği mekanizmalar oluşturulmalıdır. Katılımcı süreçler, yerel halkın ve diğer paydaşların bilgi ve tecrübelerini sürece dahil ederek, daha gerçekçi ve uygulanabilir çözümler geliştirilmesine olanak tanır (Selman, 2004).
- Şeffaflık: Planlama süreçlerinin şeffaf bir şekilde yürütülmesi, paydaşlar arasında güvenin tesis edilmesi açısından kritik öneme sahiptir. Şeffaflık, karar alma süreçlerinin açık, anlaşılır ve erişilebilir olmasını gerektirir. Bu durum, paydaşların sürece olan güvenini artırır ve planların uygulanabilirliğini güçlendirir.
- Eşitlik: Kolaboratif peyzaj planlama, sürece dahil olan tüm paydaşların eşit söz hakkına sahip olmasını gerektirir. Bu ilke, planlama sürecinin adil bir şekilde yürütülmesini sağlar ve farklı paydaş gruplarının çıkarlarının dengeli bir şekilde göz önünde bulundurulmasına olanak tanır (Innes & Booher, 2010).
- Sürdürülebilirlik: Kolaboratif peyzaj planlama, uzun vadeli çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirliği hedefleyen çözümler geliştirmeyi amaçlar. Bu kapsamda, doğal kaynakların korunması, toplumsal ihtiyaçların karşılanması ve ekonomik gelişmenin dengeli bir şekilde sağlanması için bütüncül bir yaklaşım benimsenir (Açıkgöz, 2018).
Tarihsel Gelişim:
Kolaboratif peyzaj planlama, 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren önem kazanmaya başlamıştır. Bu süreçte, çevresel sorunların artması, toplumsal taleplerin çeşitlenmesi ve yerel halkın planlama süreçlerine dahil olma isteği, kolaboratif yaklaşımların geliştirilmesini teşvik etmiştir. 1987’de Brundtland Raporu’nun yayımlanmasıyla birlikte, sürdürülebilir kalkınma kavramı uluslararası alanda büyük bir yankı uyandırmış ve katılımcı süreçlerin önemi daha fazla vurgulanmaya başlanmıştır (World Commission on Environment and Development, 1987). Bu süreç, kolaboratif peyzaj planlamanın teorik temellerinin atılmasına ve uygulamaların gelişmesine zemin hazırlamıştır.
Türkiye’de kolaboratif peyzaj planlamanın gelişimi ise, 2000’li yıllarda hız kazanmıştır. Özellikle büyük şehirlerde artan çevresel sorunlar ve yerel halkın katılım talebi, bu yaklaşımın benimsenmesine yol açmıştır. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde gerçekleştirilen peyzaj planlama projelerinde, yerel halkın ve diğer paydaşların görüşlerinin alınması ve sürece aktif katılımlarının sağlanması hedeflenmiştir (Açıkgöz, 2018).
Türkiye’de Kolaboratif Peyzaj Planlama Uygulamaları:
Türkiye’de kolaboratif peyzaj planlama uygulamaları, genellikle büyük ölçekli çevresel projeler ve kentsel dönüşüm projelerinde kendini göstermektedir. Bu tür projelerde, yerel halkın ve diğer paydaşların görüşlerinin alınması, projelerin daha kabul edilebilir ve sürdürülebilir olmasını sağlamaktadır. İstanbul’da gerçekleştirilen bazı yeşil alan projelerinde, yerel halkın katılımının teşvik edilmesi ve sürece dahil edilmesi önemli bir uygulama örneği olarak öne çıkmaktadır.
Örneğin, İstanbul’daki Kuzey Ormanları ve çevresindeki planlama süreçlerinde, yerel halkın ve sivil toplum kuruluşlarının görüşleri dikkate alınarak, çevrenin korunması ve ekolojik dengeyi gözeten projeler geliştirilmiştir (Açıkgöz, 2018). Bu tür uygulamalar, yerel ihtiyaçların daha iyi anlaşılmasını ve projelerin sosyal kabulünün artırılmasını sağlamıştır.
Benzer şekilde, İzmir’de gerçekleştirilen kıyı düzenleme projelerinde de kolaboratif yaklaşımlar benimsenmiş ve yerel paydaşların katılımı sağlanmıştır. Bu projelerde, kıyı bölgelerinin ekolojik ve sosyal açıdan sürdürülebilir bir şekilde planlanması hedeflenmiştir. Yerel halkın, akademisyenlerin ve sivil toplum kuruluşlarının aktif katılımıyla gerçekleştirilen bu projeler, kolaboratif peyzaj planlamanın pratikteki başarılarına örnek teşkil etmektedir.
Kolaboratif Peyzaj Planlamanın Zorlukları ve Çözüm Önerileri:
Kolaboratif peyzaj planlama, birçok avantaj sunmasına rağmen, bazı zorluklarla da karşılaşmaktadır. Bu zorluklar arasında, paydaşlar arasında çıkar çatışmaları, planlama süreçlerinin uzaması ve karar alma süreçlerinde yaşanan tıkanıklıklar yer almaktadır. Bu tür zorluklar, planlama süreçlerini karmaşıklaştırabilir ve süreçlerin verimliliğini olumsuz etkileyebilir.
- Çıkar Çatışmaları: Kolaboratif süreçlerde, farklı paydaş grupları arasında çıkar çatışmaları yaşanabilir. Bu durum, planlama sürecinin ilerlemesini zorlaştırabilir ve uzlaşmayı engelleyebilir. Çıkar çatışmalarının çözümü için, paydaşlar arasında etkili bir iletişim stratejisi geliştirilmesi ve taraflar arasında güvenin tesis edilmesi önemlidir. Uzlaşmazlıkların çözümü için ara buluculuk mekanizmaları ve müzakere süreçlerinin devreye sokulması da etkili bir çözüm olabilir (Innes & Booher, 2010).
- Süreçlerin Uzaması: Kolaboratif planlama süreçlerinde, tüm paydaşların görüşlerinin alınması ve uzlaşma sağlanması zaman alabilir. Bu durum, planlama sürecinin uzamasına ve projelerin gecikmesine neden olabilir. Süreçlerin daha verimli yönetilmesi için, planlama aşamalarının net bir şekilde tanımlanması ve sürecin başından itibaren bir zaman çizelgesi oluşturulması gerekmektedir. Ayrıca, paydaşların sürece katılımı teşvik edilirken, süreçlerin etkin ve hızlı bir şekilde yürütülmesi için gerekli önlemler alınmalıdır.
- Karar Alma Süreçlerinde Tıkanıklık: Farklı paydaş grupları arasında anlaşmazlıklar yaşandığında, karar alma süreçleri tıkanabilir ve ilerleme sağlanamayabilir. Bu tür durumların önüne geçmek için, süreç boyunca sürekli iletişim ve müzakere mekanizmalarının devrede tutulması önemlidir. Ayrıca, paydaşlar arasında ortak hedeflerin belirlenmesi ve bu hedefler doğrultusunda iş birliği yapılması, karar alma süreçlerindeki tıkanıklıkları önleyebilir.
Kolaboratif Peyzaj Planlamanın Uygulama Alanları:
Kolaboratif peyzaj planlama, geniş bir uygulama yelpazesine sahiptir ve belirli bir başlık altına sınırlı kalmadan hem kentsel planlama, hem kırsal planlama, hem de kıyı alan planlaması gibi farklı peyzaj tiplerinde kullanılabilir. Bu geniş uygulama alanı, kolaboratif planlama süreçlerinin esnekliğini ve kapsayıcılığını göstermektedir.
- Kentsel Planlama: Kentsel alanlarda kolaboratif peyzaj planlama, özellikle yeşil alanların, parkların, rekreasyon alanlarının ve kentsel dönüşüm projelerinin planlanmasında sıkça tercih edilir. Kentlerde yaşayan halkın katılımı, yerel ihtiyaçların ve sosyal dinamiklerin dikkate alınmasını sağlar. Bu sayede, kentsel alanların planlanmasında daha insana ve çevreye duyarlı, sosyal açıdan kabul edilebilir çözümler geliştirilir. Örneğin, İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde gerçekleştirilen peyzaj projelerinde, yerel halkın görüşleri alınarak katılımcı süreçlerin uygulanması, projelerin daha sürdürülebilir ve kabul edilebilir hale gelmesine katkıda bulunmuştur (Açıkgöz, 2018).
- Kırsal Planlama: Kırsal alanlarda, tarım, orman, su kaynakları gibi doğal kaynakların yönetimi ve korunması süreçlerinde kolaboratif peyzaj planlama büyük önem taşır. Kırsal toplulukların yaşam tarzı ve doğal çevre ile olan ilişkisi, bu tür planlama süreçlerinde dikkatlice değerlendirilmelidir. Kırsal alanlardaki paydaşların katılımı, doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı ve korunması açısından kritik bir rol oynar. Ayrıca, kırsal bölgelerdeki sosyal ve ekonomik dinamiklerin anlaşılması ve bu dinamiklere uygun planlama çözümleri üretilmesi, kolaboratif yaklaşımlar sayesinde mümkün hale gelir.
- Kıyı Alan Planlaması: Kıyı alanları, ekolojik hassasiyetler ve turizm gibi ekonomik faaliyetler açısından büyük öneme sahiptir. Bu alanlarda kolaboratif peyzaj planlama, yerel halk, çevre örgütleri ve turizm sektörü gibi paydaşların katılımını gerektirir. Kıyı alanlarındaki planlama süreçleri, ekolojik dengeyi korurken aynı zamanda ekonomik kalkınmayı destekleyecek çözümler üretmelidir. Bu nedenle, kolaboratif yaklaşımlar kıyı alanlarının planlanmasında, sürdürülebilir ve dengeli bir gelişim sağlanması için ideal bir yöntem olarak öne çıkar. Türkiye’deki kıyı bölgelerinde gerçekleştirilen projelerde, yerel toplulukların ve çevre koruma örgütlerinin katılımı, bu alanlardaki ekosistemlerin korunmasına ve sosyal kabulün artmasına katkıda bulunmuştur.
Sonuç
Kolaboratif peyzaj planlama, günümüzün karmaşık çevresel ve toplumsal sorunlarına daha kapsayıcı ve sürdürülebilir çözümler üreten bir yaklaşımdır. Farklı paydaşların bilgi, deneyim ve perspektiflerini bir araya getirerek, planlama süreçlerinin daha demokratik ve etkili bir şekilde yürütülmesini sağlar. Türkiye’de de giderek artan bir şekilde benimsenen bu yaklaşım, özellikle büyük ölçekli çevresel projelerde ve kentsel dönüşüm süreçlerinde önemli başarılar elde etmiştir. Ancak, kolaboratif planlama süreçleri, çıkar çatışmaları, süreçlerin uzaması ve karar alma tıkanıklıkları gibi zorlukları da beraberinde getirebilir.
Bu zorlukların üstesinden gelebilmek için, paydaşlar arasında etkili bir iletişim ve güven inşa edilmesi, süreçlerin şeffaf ve adil bir şekilde yürütülmesi gerekmektedir. Ayrıca, katılımcı süreçlerin etkin bir şekilde yönetilmesi, planlama süreçlerinin verimliliğini artıracak ve sürdürülebilir çözümler üretme kapasitesini güçlendirecektir. Kolaboratif peyzaj planlama, gelecekteki peyzaj düzenlemelerinde, çevresel sürdürülebilirlik ve toplumsal katılım hedeflerine ulaşmak için vazgeçilmez bir araç olarak önemini koruyacaktır. Bu bağlamda, peyzaj planlama disiplininde kolaboratif yaklaşımların daha yaygın hale getirilmesi ve bu süreçlerin daha etkili bir şekilde yönetilmesi, hem yerel hem de küresel düzeyde sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmak için kritik bir rol oynayacaktır.
Kaynakça:
- Açıkgöz, Y. (2018). Katılımcı ve Kolaboratif Peyzaj Planlaması: Türkiye’deki Uygulamalar Üzerine Bir İnceleme. Peyzaj Araştırmaları Dergisi, 12(2), 45-58.
- Healey, P. (2006). Collaborative Planning: Shaping Places in Fragmented Societies. Macmillan International Higher Education.
- Innes, J. E., & Booher, D. E. (2010). Planning with Complexity: An Introduction to Collaborative Rationality for Public Policy. Routledge.
- Selman, P. (2004). Planning at the Landscape Scale. Routledge.
- World Commission on Environment and Development (1987). Our Common Future. Oxford University Press.